18 Eylül 2009

Hobby land

Anton Corbijn neden Hollanda'dan ayrilip Ingiltere'ye yerlestigini anlatirken Hollanda'dan neden 'iyi' muzik cikmadigini/cikmayacagini da soylemis oluyor bana sorarsaniz.

In England it felt like art, photography and music was much more life or death, whereas in Holland it felt subsidised so that was why I left. When I photographed musicians in England in the 1970s I got so much more out of the pictures than photographing people in Holland because the whole intensity of being a musician in England -- trying to get out of those grey tower blocks and trying to make a name for yourself -- it really meant so much to those people, they really meant everything they were doing. In Holland it felt like music was a hobby. For me photography was also very important as a way of survival and I felt I was much more linked to the English spirit than the Dutch spirit. I think I was always and still am attracted to people who care very much about what they're doing and who involve themselves totally.

CNN Q&A http://edition.cnn.com/2006/TRAVEL/02/09/amsterdam.qa/

13 Eylül 2009

Bunca zaman sonra Ertugrul Ozkok alintisi icin geri donmek varmis bloga. Kazuo Ishiguro 'When We Were Orphants' (Cocuklugumu Ararken, Epsilon Yayinlari) aklima geldi asagidaki satirlari okurken.
"

“NTV Bilim” dergisi son sayısında kapak konusu olarak “belleğin sırlarını” işliyor.
Yukardaki Bunuel’e ait satırları o dergide okudum.
Bir de araştırmadan söz ediliyor.
Daniel Offer 1962 yılında 14 yaşında 73 öğrenci ile karşılıklı mülakatlar yapmış.
Onlara aileleri, arkadaşları, yaşadıkları, karşı cinsle ilişkiler, din, okul gibi konularda sorular sormuş.
34 yıl sonra, o öğrencilerden 67’si ile yeniden görüşmüş.
Çok ilginç bir durumla karşılaşmış.
Öğrencilerin 34 yıl öncesine ait hatırladıkları ile, o gün söyledikleri arasında büyük farklar vardır.
14 yaşında “Seviyorum” dedikleri şeyleri, şimdi “Sevmiyorum” diye hatırlamaktadırlar.
14 yaşında, yüzde 70’i, “Dinin kendisine çok yardımcı olduğunu” söylemiştir.
48 yaşına geldiklerinde ise sadece yüzde 26’sı “O dönemde dinin kendine yardımcı olduğunu” söylemektedir.
Böyle olunca da insan kendi kendine şunu sormaz mı?
Yaşadığımız diye bildiğimiz şeyleri acaba gerçekten yaşadık mı?
Ya da hayat dediğimiz şey aslında sadece yaşanılan anlardan ibaret bir zincir midir?
Durum gerçekten böyleyse, o zaman “hafıza” nedir?
Hafıza diye bir şey var mı?
Yoksa orası, her şeyin anlamını ve gerçekliğini yitirdiği, hatıra kemiren farelerle dolu bir ardiye midir?
Dergide çok ilginç bir iddia var.
“Sanılanın aksine bellek geçmişi hatırlamak için değil, şimdi ve gelecekte ne yapacağımıza karar verebilmemiz ve harekete geçebilmemiz için var.”
"
Ertugrul Ozkok, Hurriyet, 13.09.09
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12468918.asp?yazarid=25&gid=61