10 Ekim 2006

Okuma parcasi - The Hollocore



Hollandali starchitect Rem Koolhaas'in mimarlik burosu AMO/OMA'nun dergi/kitabi Content'dendir alinti. Yazan Nanne de Ru, cevirmeyen ve kirpan tsirony.

Hollocore - Nanne de Ru

The HOLLOCORE © is emblematic of Europe’s new urbanity – the amorphous super-region that links Brussels, Amsterdam, and the Ruhr Valley is urban Europe’s non-event: it houses 32 million inhabitants or 9% of Europe’s population, yet has no city larger than one million inhabitants. Two thirds of its population lives in cities smaller than 200.000 inhabitants – in places no one has ever heard of.
The hollocore has had one of the highest concentrations of cities and towns in Europe since the middle ages. Despite explosive population growth during the industrial revolutions, the Hollocore is not dominated by a single center. Instead, it has swelled into a cloud of atomized sub-centers and peripheries. Every center claims its own identity, history, and centrality, while numerous peripheries offer space for new cultures and identities to unfold.

(…) In the name of identity, city centers are stripped down to their historic pedestrian shopping streets, and appear more village-like than ever – frozen in time that never was.

(…)

The Hollocore stretches across three countries with three legal systems and their cumulative loopholes, all combining to form the most progressive legislative ecology in the world. The Hollocore is a loophole culture: within its ambiguous borders, prostitution is legal and taxed, marijuana an official medicine, euthanasia legal, highways, in Germany, have no speed limit, and gay couples can marry. Conversely, the combined progressive politics seems to have created Europe’s ideological black hole. In the Hollocore, tolerance and freedom have become Janus-faced (1). Populist rhetorics of intolerance, as exemplified by murdered Dutch politician Pim Fortuyn have found a steadily growing audience. Freedoms blossom next to extensive corruption, whether it is the massive fraud within the Dutch Ahold concern, the alleged network of pedophile politicians surrounding serial killer Marc Dutroux in Belgium, or the large number of Al-Qaeda members residing through the region prior to 9-11. The Hollocore’s culture of tolerance balances on the verge of anarchy.

(1) Janus-faced kelimesini aciklamak bahanesi ile egitici oldugu kadar eglendirici de olan bir siteye de nazari dikkatinizi cekeyim. bu site: http://www.worldwidewords.org
bu da janus-faced' in anlami: http://www.worldwidewords.org/weirdwords/ww-jan1.htm

Yazi Hollocore bolgesi icin hazirlanmis bir TimeOut rehberi ile devam ediyor. Ozetle de merkezi idoloji eksikliginin nasil bir 'babylonian matrix of culture' yarattigini gosteriyor bu rehber. Bir cok alt kultur ornegi veriyor: araba klupleri (Passatfreunde 3B) , hardcore tekno kulturu (rotterdam merkezli tabii ki.), gotik partileri, military-gay organizasyonlari, 'animal liberation front'. bunlarin cesitliligi ve cokluguna dair imalarda bulunuyor ve yakinda, alt kulturun bu bolgede kalan tek kultur olacagini soyluyor. Ki bu listeye kanimca cocuk pornosu ve bestality'yi programlarinin merkezi yapan bir politik partiyi, fahiselik okulunu (Hollanda'nin guneyinde bir yerdeydi sanirsam. Turk medyasi gerekli ilgiyi gostermisti zamaninda.) da ekleyebiliriz.

2 Haziran 2006

Ignorance is bliss.

All you need in this life is ignorance and confidence; then success is sure.

Mark Twain

1 Şubat 2006

35. Rotterdam Film Festivali

Bu aksam 'Het zwijgen''i izlemeye gidecegim. Festivaldeki 6. filmim. Look both ways disinda cok da hosuma giden bir filme rastlamadim henuz. O da garantili, suprizsiz bir tercihti aslinda.

7 Ocak 2006

Vietnamli kadinlar

Heyecanlanmaya gerek yok. Bu yazi konuyla ilgili herhangi bir resim icermiyor. The Quiet American nedeniyle Vietnam'i aninca, Vietnamli is arkadasimin soyledigi bir sey aklima geldi.

Ulkenin guneyinde tropik iklim kosullarinda yasayan Vietnamli kadinlar kislik kiyafetlerini giymek icin ulkenin kuzeyine gidiyorlarmis kisin haftasonlarinda. Kislik kiyafetler daha gosterisli ve daha guzel diye cevapladi bizim 'kim giymek ister ki kalin kalin paltolari, kazaklari tiril tiril yazlik elbiseler, kisa etekler dururken?' mealindeki seksist ve fantazi yuklu sorularimizi.

'Grasses are greener on the other side.' elbette. Burada da hava sicakligi 15'i gectimi yazlik ayakkabilar, t-shirtler, kisa etekler giyilmeye baslanmiyor mu? Tabii yine de gardroptan azami faydayi saglamak esasina dayali seyahatlere girismek Vietnamli kadinlara olan saygimi arttirmiyor desem yalan olur.

The Quiet American

Kayilara duselim. Filmin 1958 versiyonu satin alip izledim.

Filmin elestirisini sonraya birakalim oncelikle filmin degistirilen sonundan bahsedelim. Graham Greene'nin romanindakinin aksine sessiz Amerikalimiz bir ajan degil. General The ile olan iliskisini hicbir zaman itiraf etmiyor. Filmin sonunda Fransiz komiser Amerikaliyi oldurmek icin Fowler'in kullanildigini soyluyor. Fowler'in gordugunu sandigi seylerin hepsi Vietnamli komunustlerin Fowler'i aldatmak icin kurduklari bir tuzak. Tabii tibbi yardim komitesinde calisan bir Amerikaliyi oldurmek icin niye bu kadar cabaya girildigi bir muamma.

Yonetmen Mankiewicz ve Amerikaliyi oynayan Audie Murphy'nin McCarthy komisyonunda 'Hollywood'daki komunistler' aleyhinde ifade verdigini yaziyor imdb.com'daki kullanici yorumlarindan birinde.